28 Şubat 2010 Pazar

Çemberlitaş'ın Altında Ne Var?

Hz. İsa'nın gerildiği çarmıh Çemberlitaş'ta mı?
Restorasyon yapılırken Çemberlitaş'ın altında bulunan gizli odalarda ne var?

31.10.2007 06:27
İstanbul'un simgelerinden biri olan Çemberlitaş'ta yapılan restorasyon çalışmaları, yıllardır saklı kalan bilgileri de gün ışığına çıkardı. Pek çok tarihi kaynakta, İmparator Konstantin'in annesi Helena tarafından Kudüs'ten getirilen çok sayıda kutsal emanetin ve Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği haçın Çemberlitaş'ın altında yer alan odaya koydurduğu belirtiliyordu. Konuyla ilgili oluşturulan uzman bir heyet tarafından yapılan arkeolojik tetkikler ve radyo dalgaları sonucunda elde edilen grafikler sayesinde, çemberlitaş altında bulunan odaların resmi çizildi.

5 nolu Anıtlar Yüksek Kurulu Başkan Yardımcısı, 'İstanbul'un İlkleri ve Enleri' adlı kitabın yazarı İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Faruk Göncüoğlu, 'Hristiyanlığa ait kutsal bazı eşyalar'ın Çemberlitaş'ın altında olduğuna inandığını söyledi. Kutsal Kase'nin bir efsane olduğunu, ancak bu isim altında Hristiyanlığa ait kutsal sayılan bazı emanetlerin kastedildiğini belirten Göncüoğlu, "Hz. İsa'ya ait bazı eşyaların ve çarmıha gerildiği haçın Çemberlitaş'ın altında olduğu, sadece Osmanlı kaynaklarında değil, daha eskiye ait Roma ve Bizans kaynaklarında da var. Çemberlitaş, aslında bu özelliğiyle Hıristiyanlar için Vatikan'dan daha kutsal bir yapı. Çünkü Vatikan sadece Katolik mezhebinin saydığı bir yer ancak Çemberlitaş tüm Hıristiyanların peygamber kabul ettiği Hz. İsa'nın kutsal emanetlerinin saklı olduğu yer" dedi.

BOŞUNA DİKİLMEDİ

Çemberlitaş'ın altındaki odalarla ilgili pek çok efsane dinlediğini belirten Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er, bu tür büyük anıtların altında mutlaka kutsal bazı figürler saklandığını ifade etti. Nevzat Er, "İstanbullular çok fazla bilmese de, burası Hıristiyanlar için Kutsal Emanetlerin bulunduğu bir ziyaret yeri. Çemberlitaş'ın tepesindeki Apollon heykelinin fırtınada yok olmasından sonra buraya haç yerleştirilmesi de anıtın dini yönden hayli önemli kabul edildiğini gösteriyor. Bu tür büyük anıtların altında mutlaka kutsal bazı figürler saklandığına tarihte çok tanık olunmuştur. Büyük bir ihtimalle Çekmberlitaş'ın altında da Kudüs'ten getirilen Hırıstiyanlığa ait emanetler bulunuyor. Bu müthiş bir abide. Osmanlı tarihçisi Hezarfen Hüseyin Çelebi'nin yazdığı ve diğer tarihi kaynaklarda 17. asırda Hz. İsa'ya ait bazı şeylerin buraya getirildiğine dair önemli bilgiler var" dedi. Çemberlitaş'ın altında bazı kesimlere açılan sarnıçların bulunduğunu kaydeden Er, "1. Dünya Savaşı'ndan sonra hazine avcılarının, buranın altına girmek için tünel kazdıklarını biliyorum. Neyi aradıklarını bilemem, ama önemli bir şeyin peşinde oldukları kesin. Osmanlı da her yerden özel kabul edip buranın önemini kavramış, sahip çıkmış ve korumuştur" diye konuştu.

VATİKAN: KUTSAL KASE PALAVRA

Vatikan İstanbul Temsilcisi Georges Marovitch de konuyla ilgili daha önce verdiği demeçte: "Roma'da ve Kudüs'te de Kutsal Haç Kilisesi vardır ve bu haçın bazı parçaları da burada sergilenir. Haç'ın parçalarının İstanbul'a getirilip, Çemberlitaş'ın altına gömüldüğüne de inanırız. Ancak biz Kutsal Kase'ye inanmıyoruz. Bize göre Kutsal Kase palavradır" şeklinde konuşmuştu.

GİZLİ TÜNEL KAZDILAR

1919'da İstanbul'un işgal yılları sırasında, Çemberlitaş'ın altına girmek için yakındaki bir kahvehaneden yapılan kaçak kazı girişimi, Müslüman halkın müdahalesi ile önlendi. 1929'da Danimarkalı Teosof (Dini Hatıralar Araştırıcısı) C. Vett, İstanbul tarihi üzerine çalışan E. Mamboury'nin yardımıyla benzer bir girişimde bulundu. Bu çaba da Müslüman halkın infiali sonunda durdu.

Kudüs'ten oğlu için getirdi

Bazı kaynaklara göre Haçlılar'ın İstanbul'u kuşatma sebeplerinden biri de Çemberlitaş altında yer alan Kutsal emanetlerdir. Osmanlı tarihçisi Hezarfen Hüseyin Çelebi, 17. Asır'da yazdığı 'Tarih-i Devlet-i Rumiye' adlı eserinde konuyu şöyle anlatıyor: " Validesi, Helena nam hatun Kudüs-i Şerif ziyaretine varıp Kamame nam kiliseyi bina eyledikte, Hristiyanların itikadınca Yahudilerin Hazreti İsa'yı üzerine gerdikleri salibi (haçı) ve eline ayağına vurdukları mıhları (çivileri) ve bazı mucizelere ait eserleri Yahudilerden alup, oğlu Konstantin'e hediye getürdü. Ol dahi, tazim ile alup hazinesinde sakladı. Sonra zaman ile hatırına geldi ki, bizden sonra gelen melikler, caiz ki, bu mübarek eserlerin kadrini bilmeyüp saygıda kusur ideler, ya da saklamayup yabana atalar. Büyük günah ola. Emreyledi ki: Yerin altında taştan ve metin bir hücre bina edüp, ol hücrenin içine mezkur eserleri koyup saklayalar. Sonra üzerine halen mevcut olan kırmızı amudu alamet için koydu" Bizans tarihçisi A.A. Vasiliev ise 'Bizans İmparatorluğu Tarihi' adlı eserinde Konstantin'in annesi Helena'nın Filistin'e gittiğini ve orada Hz. İsa'nın gerildiği haçın parçalarını ve haç çivilerini alıp getirdiği yazmıştı.

Konstantin şerefine dikildi

M.S. 330'da Başkentin Roma'dan İstanbul'a nakledilen Çemberlitaş, şehrin ikinci tepesindeki büyük oval meydanın ortasına, Konstantin'in şerefine dikilmişti. Form Konstantin diye bilinen meydan sütunlu galerilerle çevriliydi. Çemberlitaş dönem dönem gördüğü zararlar yüzünden orijinalinden daha kısa olarak günümüze gelebilmiştir. İlk dikildiğinde üstünde Büyük Konstantin'in heykeli bulunurdu. Daha sonra doğal afetlerde zarar gören sütunu dönemin İmparatoru Manuel Kommennos onardı. Sütunun porfir blokları zamanla ve yangınlardan çatladığı için demir çemberlerle çevrilmiştir.

Çemberlitaş'ın altındaki sır
14 Kasım 2007 Çarşamba 12:40
2000 yıllık sır yatıyor orada. Çok kimse ulaşmak istedi ama başaramadı.

İstanbul'daki Roma dönemi eserlerinin başında gelen Çemberlitaş'ın altındaki bir odada, Hazreti İsa'ya ait eşyaların gömülü olduğu iddia ediliyor.

İddiaya göre, Çemberlitaş'ın altında olduğu ileri sürülen odada, imparator Konstantin döneminde Kudüs'ten getirilen ''Hazreti İsa'nın mezarına ait kutsal toprak, orijinal haç parçaları, çiviler, kaymak taşından yapılan kase, ekmek kırıntıları ve Hazreti Musa'ya ait taş ile Hazreti Lut'a ait olduğuna inanılan asa, Hazreti Nuh'un baltası ve Hazreti Süleyman'a ait olduğuna inanılan 7 kollu şamdan'' bulunuyor.

ODANIN YERİ

Çemberlitaş'ın restorasyon projesinin 1. kademesini yürüten Mimarlık'ın Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Akpınar, şunları anlattı:

''Kutsal emanetlerin orada bulunduğu konusunda benim hiçbir şüphem yok'' diyen Akpınar, kutsal emanetlerin 11x11 metre ebadında ve 2,5 m. yüksekliğinde porfir bir blok kaidenin içerisine oyulan küçük bir alan içinde olduğunu, bu kaidenin üzerinde 8x8 metre ebadında ve yine yaklaşık 2,5 metre yüksekliğinde bir kaide daha olduğunu, bunların üzerinde de 6 metre yüksekliğinde 4x4 metre ebadında sütunun kaidesinin yer aldığını bildirdi.

ÇEMBERLİTAŞ'IN ÖZELLİĞİ

Abdülkadir Akpınar, kaidenin üzerinde her biri yaklaşık 3 ton ağırlığında ve 3 metre çapında, bileziklerle birbirine oturtulmuş, 9 adet sütun olduğunu vurgulaya-ak, ''Kurşunla birbirine bağlanmış tam terazisinde bir yapı. Her biri 100 ton ağırlığında birbirleri üzerine en ufak bir kırılma olmadan yerleştirilmiş. Piramitlerdeki sır gibi muhteşem bir işçilik'' diye konuştu.

Abdülkadir Akpınar, İstanbul'un fethinden sonra Çemberlitaş'ın ilk kez Yavuz Sultan Selim döneminde yenilendiğini, yapının spiral şekilde demirlerle çepeçevre kuşatıldığını, 1706 yılında ilk tahkimin yapıldığını anlatarak, yapının yeni kaidesindeki taşın yaklaşık 20 cm. içerisinde 7x7 cm kalınlığında dökme demir bileziklerle her 1,5 metrede bir kuşaklar atılarak güçlendirildiğini bildirdi.

ODAYA ULAŞMA GİRİŞİMLERİ

İstanbul'un 1918 yılında işgali sırasında da Vatikan'dan bir grup rahibin geldiğini ve kutsal emanetlere ulaşmak için Çemberlitaş'ın hemen yakınındaki Vezirhan'da bir oda kiralaya-ak tünel kazdıklarını kaydeden Akpınar, ''Yer altındaki ana kaideye kadar ulaşırlar. Tünelden çıkan toprağın şüphe uyandırması üzerine yakalanırlar ve sınır dışı edilirler.

1929 yılında Mustafa Kemal Atatürk, ne olduğunun tespiti için Avrupa ülkelerinden arkeologlar getirtir'' dedi. Çıkarılan bu ilk zemin rölövesinde taşın altında muhteşem bir ana kaide, onun üzerinde ikinci ve üçüncü birer kaide olduğunun görüldüğünü dile getiren Akpınar, ''Kıyamet kopmadıkça, savaş hali olmadıkça veya böyle bir yıkım olmadıkça, o emanetlere ulaşmak asla söz konusu olamaz'' görüşünü savundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder